Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Tevbe) 9:74
Ant içerler Allah'a, demiş değillerdir (diye); ve muhakkak dediler küfür422 kelimesini/söylemini; ve kâfirlik25 ettiler İslam’ları218 sonrasında; ve yeltendiler asla nail* olamaz olduklarına; değillerdi öç alırlar dışında ki ganileştirir** onları Allah ve resûlü700 fazlından202; öyle ki eğer tevbe33 ederlerse olur onlara hayır; ve eğer dönerlerse azap eder onlara Allah elim/acıklı bir azapla dünyada ve ahirette; ve olmaz onlara yerde hiçbir bir veli28 ve ne de bir yardım eden.
-422-422Kâfirlik etmek. Gerçeği/hakkı örtüp gizlemek.  -25-

25Örten, gizleyen, kapatan. Bir çiftçi tohumu toprağa gömüp üzerini kapatırsa tohuma kafirlik etmiş olur. Ayette kullanım yerine göre anlam alır. Kur'an'da genel olarak gerçeği/hakkı örtüp gizlemek olarak kullanılır. Kur'an'ın ayetlerinin gerçek anlamını örten/kapatan/etkisizleştirenler de kâfirdirler.  

-218-

218Yüce Allah'ın biricik ve tek dini. Ahirette kabul edilecek tek din. İslam teslimiyet demektir; Yüce Allah ile insanın arasında yapılmış olan mîsâka/antlaşmaya/sözleşmeye teslim olmak, uymaktır demektir. Antlaşmayı bozmamaktır. Kutsal kitaplar bizlere işte bu antlaşmayı hatırlatır. Kısacası İslam sadece Kur'an demektir.

Günümüzde milyarlarca insan kendisini müslüman sanmakta ve İslam dininde olduklarını, islam olduklarını iddia etmektedirler. Oysa büyük bir yanılgı içindedirler. Kur'an'la yakından uzaktan ilgisi olmayan, tamamı zan olan söyletilerle/hadislerle uydurulmuş bir din asla ama asla Yüce Allah'ın İslam dini değildir. İslam girmek için ilk şart söylentileri/hadisleri terk etmek ve sadece Kur'an'a tabi olmaktır.     

-700-

700Yüce Allah'ın mesajı olan sadece Kur'an. Yüce Allah'la resûllerinin arası asla ayrılamaz. Muhammed resûl kendisine şerefli elçi aracılığıyla indirilen Yüce Allah'ın mesajını direkt olarak okumuştur. Resûl olarak okuduğu ayetler Yüce Allah'ı temsil ettiği için Allah ve resûlü denildiğinde sadece Kur'an anlarız. Kur'an'ın hükümleri anlarız.

-202-

202İyi olan şeylerde fazlalıklı olmak, fazlalaştırmak, daha fazlaya sahip olmak, daha fazla yapmak.   

-33-

33Dönmek, vazgeçmek.

-28-

28Koruyan, himaye eden yakın arkadaş. Çoğulu evliyadır.

*Ulaşır, elde eder.

**Zenginleştirir.

null
(Tevbe) 9:74

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

yehlifune

ant içerler

يَحْلِفُونَ

حلف

2

billahi

Allah'a

بِاللَّهِ

-

3

ma

değildir 

مَا

-

4

kalu

dediler

قَالُوا

قول

5

velekad

ve muhakkak

وَلَقَدْ

-

6

kalu

dediler

قَالُوا

قول

7

kelimete

kelime/söylem

كَلِمَةَ

كلم

8

l-kufri

küfür

الْكُفْرِ

كفر

9

ve keferu

ve kâfirlik ettiler

وَكَفَرُوا

كفر

10

bea'de

sonrasında

بَعْدَ

بعد

11

islamihim

İslam’ları

إِسْلَامِهِمْ

سلم

12

ve hemmu

ve yeltendiler

وَهَمُّوا

همم

13

bima

 

بِمَا

-

14

lem

asla

لَمْ

-

15

yenalu

nail olamaz olduklarına

يَنَالُوا

نيل

16

ve ma

değillerdi

وَمَا

-

17

nekamu

öç almış

نَقَمُوا

نقم

18

illa

dışında

إِلَّا

-

19

en

ki

أَنْ

-

20

egnahumu

ganileştirir onları

أَغْنَاهُمُ

غني

21

llahu

Allah

اللَّهُ

-

22

ve rasuluhu

ve resûlü

وَرَسُولُهُ

رسل

23

min

 

مِنْ

-

24

fedlihi

fazlından

فَضْلِهِ

فضل

25

fein

öyle ki eğer

فَإِنْ

-

26

yetubu

tevbe ederlerse

يَتُوبُوا

توب

27

yeku

olur

يَكُ

كون

28

hayran

hayır

خَيْرًا

خير

29

lehum

onlara

لَهُمْ

-

30

ve in

ve eğer

وَإِنْ

-

31

yetevellev

dönerlerse

يَتَوَلَّوْا

ولي

32

yuazzibhumu

azap eder onlara

يُعَذِّبْهُمُ

عذب

33

llahu

Allah

اللَّهُ

-

34

azaben

bir azapla

عَذَابًا

عذب

35

elimen

elim/acıklı

أَلِيمًا

الم

36

fi

 

فِي

-

37

d-dunya

dünyada

الدُّنْيَا

دنو

38

vel'ahirati

ve ahirette

وَالْاخِرَةِ

اخر

39

ve ma

ve olmaz

وَمَا

-

40

lehum

onlara

لَهُمْ

-

41

fi

 

فِي

-

42

l-erdi

yerde

الْأَرْضِ

ارض

43

min

hiçbir

مِنْ

-

44

veliyyin

bir veli

وَلِيٍّ

ولي

45

ve la

ve ne de

وَلَا

-

46

nesirin

bir yardım eden

نَصِيرٍ

نصر


1309|9|74|يَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ مَا قَالُوا۟ وَلَقَدْ قَالُوا۟ كَلِمَةَ ٱلْكُفْرِ وَكَفَرُوا۟ بَعْدَ إِسْلَٰمِهِمْ وَهَمُّوا۟ بِمَا لَمْ يَنَالُوا۟ وَمَا نَقَمُوٓا۟ إِلَّآ أَنْ أَغْنَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ مِن فَضْلِهِۦ فَإِن يَتُوبُوا۟ يَكُ خَيْرًا لَّهُمْ وَإِن يَتَوَلَّوْا۟ يُعَذِّبْهُمُ ٱللَّهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَمَا لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ مِن وَلِىٍّ وَلَا نَصِيرٍ
74. Yahlifûne billâhi mâ kâlû, ve lekad kâlû kelimetel kufri ve keferû ba’de islâmihim ve hemmû bi mâ lem yenâlû, ve mâ nekamû illâ en egnâhumullâhu ve resûluhu min fadlih(fadlihi), fe in yetûbû yeku hayren lehum, ve in yetevellev yuazzibhumullâhu azâben elîmen fid dunyâ vel âhıreh(âhıreti), ve mâ lehum fîl ardı min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).