Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(A'râf) 7:44
Ve nida* etti cennet** ashâbı194 ateş*** ashâbına194 ki "Muhakkak bulduk**** vaat ettiğini bizlere Rabbimizin4 bir hak/gerçek (olarak); öyle ki buldunuz***** mu vaat ettiğini Rabbinizin4 bir hak/gerçek (olarak)?"; dediler: "Evet"; öyle ki ünledi bir ünleyici666 aralarında ki "Allah'ın laneti280 zalimlerin257 üzerinedir."
-194-

194Yoldaş; aynı yolda/amaçta yol alanlar, aynı mekanda ve zamanda kaderleri ortak olanlar. 

-4-

4Efendi, komuta eden.

-666-

6667:44 ayetinde Rabbimiz bizlere önemli bir işaret vermiştir. Din gününde cennet ashâbıyla cehennem ashâbı arasında bir seslenişli konuşma gerçekleşmektedir. Bu konuşma cennet ve cehennem evrenleri arasında değildir. Olay din gününde gerçekleşmektedir. Bu iki insan topluluğu arasında bir engel olduğunu net bir şekilde anlıyoruz. Bu engel bölgesinde bazı görevli varlıkların olduğunu da anlıyoruz. Bu varlıkların ünleyiciler/anons ediciler oldukları ortadadır.

-280-

280Uğursuz bırakmak. Yüce Allah'ın lanet etmesi hak etmiş kimseleri rahmetinden uzak tutmasıdır. Rahmetten uzak kalmak tüm uğursuzluklarla karşılaşmak demektir. Bu kimseler bir göz aydınlığı, mutluluk ve huzur asla göremezler.  

-257-

257Zulmeden, acımasız ve haksız davranan. En büyük zulüm Yüce Allah'a ortak koşmaktır; şirk günahını işlemektir. Yüce Allah'ın asla yetki vermediği şeyleri dinde hüküm koyucu edinmektir. En büyük zulüm resullerin deklere ettiği, beyan ettiği, okuduğu kutsal kitapları terk etmektir. Kutsal kitaplar haricinde tamamı zan olan talmud gibi, söylenti/hadis kitapları gibi kitaplara tabi olmaktır. 

*Seslendi.

**Cennetlere henüz girmemiş ancak girecek olan.

***Cehenneme henüz girmemiş ancak girecek olan.

****Gerçeği bulduk. Cennetlere gireceğimizi anladık.

*****Gerçeği bulduk. Cehenneme gireceğimizi anladık.

null
(A'râf) 7:44

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

ve nada

ve nida etti

وَنَادَىٰ

ندو

2

eshabu

ashabı

أَصْحَابُ

صحب

3

l-cenneti

cennet

الْجَنَّةِ

جنن

4

eshabe

ashabına

أَصْحَابَ

صحب

5

n-nari

ateş

النَّارِ

نور

6

en

ki

أَنْ

-

7

kad

muhakkak

قَدْ

-

8

vecedna

bulduk 

وَجَدْنَا

وجد

9

ma

 

مَا

-

10

veadena

vaat ettiğini bizlere

وَعَدَنَا

وعد

11

rabbuna

Rabbimizin

رَبُّنَا

ربب

12

hakkan

bir hak/gerçek (olarak)

حَقًّا

حقق

13

fehel

öyle ki 

فَهَلْ

-

14

vecedtum

buldunuz mu

وَجَدْتُمْ

وجد

15

ma

 

مَا

-

16

veade

vaat ettiğini 

وَعَدَ

وعد

17

rabbukum

Rabbinizin

رَبُّكُمْ

ربب

18

hakkan

bir hak/gerçek (olarak)

حَقًّا

حقق

19

kalu

dediler

قَالُوا

قول

20

neam

evet

نَعَمْ

-

21

feezzene

öyle ki ünledi

فَأَذَّنَ

اذن

22

mu'ezzinun

bir ünleyici

مُؤَذِّنٌ

اذن

23

beynehum

aralarında

بَيْنَهُمْ

بين

24

en

ki

أَنْ

-

25

lea'netu

laneti

لَعْنَةُ

لعن

26

llahi

Allah'ın

اللَّهِ

-

27

ala

üzerinedir

عَلَى

-

28

z-zalimine

zalimlerin

الظَّالِمِينَ

ظلم


998|7|44|وَنَادَىٰٓ أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ أَصْحَٰبَ ٱلنَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُوا۟ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌۢ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ ٱللَّهِ عَلَى ٱلظَّٰلِمِينَ
44. Ve nâdâ ashâbul cenneti ashâben nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ rabbunâ hakka(hakkan) fe hel vecedtum mâ vaade rabbukum hakka(hakkan) kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ’netullâhi alez zâlimîn(zâlimîne).