Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Fetih) 48:29

Muhammed resûlüdür418 Allah'ın; ve onunla birlikte (olan) kimseler şiddetlidirler kâfirlere25 karşı; merhametlidirler kendi aralarında; görürsün onları rükû11 edenler; secde12 edenler; ararlar bir fazıl/lütuf Allah’tan; ve bir rıza; yüzlerindeki simaları onların eserindendir secdelerin12; işte bu; misalleridir onların Tevrât'ta; ve misalleridir onların İncîl’de; bir zer/bir tohum (ki) çıkardı filizini; öyle ki kaplayarak güçlendirdi (filiz) onu (tohumu); öyle ki kalınlaştı/sertleşti; öyle ki istiva etti/seviyeledi gövdesinin üstüne; hayranlıkla zevk alır zer/tohum ekenler; kızması için/öfkelenmesi için onlara kâfirlerin25; vaat etti Allah kimselere; iman47 ettiler; ve yaptılar sâlihât18 onlardan (iman edenlerden); bir mağfiret/bir bağışlanma; ve büyük bir ecir/karşılık.

-418-418Elçi. Bir görev ya da amaç için gönderilen. Aracı edilen. Yüce Allah insanlardan ve meleklerden elçiler seçer.  -25-

25Örten, gizleyen, kapatan. Bir çiftçi tohumu toprağa gömüp üzerini kapatırsa tohuma kafirlik etmiş olur. Ayette kullanım yerine göre anlam alır. Kur'an'da genel olarak gerçeği/hakkı örtüp gizlemek olarak kullanılır. Kur'an'ın ayetlerinin gerçek anlamını örten/kapatan/etkisizleştirenler de kâfirdirler.  

-12-

12Beynin (bedenle veya bedensiz) diz çöküp boyun eğmesi.

-47-

47Akılcı delillerle/kanıtlarla emin olma.

-18-

18Düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler.

(Fetih) 48:29

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

muhammedun

Muhammed

مُحَمَّدٌ

-

2

rasulu

resulüdür/elçisidir

رَسُولُ

رسل

3

llahi

Allah'ın

اللَّهِ

-

4

vellezine

ve kimseler

وَالَّذِينَ

-

5

meahu

birlikte onunla

مَعَهُ

-

6

eşidda'u

şiddetlidirler

أَشِدَّاءُ

شدد

7

ala

karşı

عَلَى

-

8

l-kuffari

kâfirlere/gerçeği örtüp gizleyenlere

الْكُفَّارِ

كفر

9

ruhama'u

merhametlidirler

رُحَمَاءُ

رحم

10

beynehum

kendi aralarında

بَيْنَهُمْ

بين

11

terahum

görürsün onları

تَرَاهُمْ

راي

12

rukkean

rükû edenler/eğilenler/dize gelenler/baş eğenler

رُكَّعًا

ركع

13

succeden

secde edenler/diz çöküp boyun eğenler

سُجَّدًا

سجد

14

yebtegune

aranırlar

يَبْتَغُونَ

بغي

15

fedlen

bir fazıl/lütuf

فَضْلًا

فضل

16

mine

مِنَ

-

17

llahi

Allah’tan

اللَّهِ

-

18

ve ridvanen

ve bir rıza

وَرِضْوَانًا

رضو

19

simahum

simaları onların

سِيمَاهُمْ

سوم

20

fi

فِي

-

21

vucuhihim

yüzlerindeki

وُجُوهِهِمْ

وجه

22

min

مِنْ

-

23

eseri

eserindendir

أَثَرِ

اثر

24

s-sucudi

secdelerin/teslim olmaların

السُّجُودِ

سجد

25

zalike

işte bu

ذَٰلِكَ

-

26

meseluhum

misalleridir onların

مَثَلُهُمْ

مثل

27

fi

فِي

-

28

t-tevrati

Tevrat'ta

التَّوْرَاةِ

-

29

ve meseluhum

ve misalleridir onların

وَمَثَلُهُمْ

مثل

30

fi

فِي

-

31

l-incili

İncil’de

الْإِنْجِيلِ

-

32

kezer'in

bir zer/bir tohum

كَزَرْعٍ

زرع

33

ehrace

çıkardı

أَخْرَجَ

خرج

34

şetehu

filizini

شَطْأَهُ

شطا

35

fe azerahu

öyle ki kaplayarak güçlendirdi (filiz) onu (tohumu)

فَازَرَهُ

ازر

36

festegleze

öyle ki kalınlaştı/sertleşti

فَاسْتَغْلَظَ

غلظ

37

festeva

öyle ki istiva etti/seviyelendi

فَاسْتَوَىٰ

سوي

38

ala

üstüne

عَلَىٰ

-

39

sukihi

gövdesinin

سُوقِهِ

سوق

40

yua'cibu

hayranlıkla keyf alır

يُعْجِبُ

عجب

41

z-zurraa

zer/tohum ekenler

الزُّرَّاعَ

زرع

42

liyegiyze

kızması için/öfkelenmesi için

لِيَغِيظَ

غيظ

43

bihimu

onlara

بِهِمُ

-

44

l-kuffara

kafirlerin/gerçeği örtüp gizleyenlerin

الْكُفَّارَ

كفر

45

veade

vaat etti

وَعَدَ

وعد

46

llahu

Allah

اللَّهُ

-

47

ellezine

kimselere

الَّذِينَ

-

48

amenu

iman ettiler

امَنُوا

امن

49

ve amilu

ve yaptılar

وَعَمِلُوا

عمل

50

s-salihati

düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler

الصَّالِحَاتِ

صلح

51

minhum

onlardan (iman edenlerden)

مِنْهُمْ

-

52

megfiraten

bir mağfiret/bir bağışlanma

مَغْفِرَةً

غفر

53

ve ecran

ve bir ecir/karşılık

وَأَجْرًا

اجر

54

azimen

büyük

عَظِيمًا

عظم

4610|48|29|مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ ٱللَّهِ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥٓ أَشِدَّآءُ عَلَى ٱلْكُفَّارِ رُحَمَآءُ بَيْنَهُمْ تَرَىٰهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنًا سِيمَاهُمْ فِى وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ ٱلسُّجُودِ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ وَمَثَلُهُمْ فِى ٱلْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْـَٔهُۥ فَـَٔازَرَهُۥ فَٱسْتَغْلَظَ فَٱسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِۦ يُعْجِبُ ٱلزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ ٱلْكُفَّارَ وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًۢا
29. Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen).