Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Nisâ) 4:34
Erkekler kavvamdır501 kadınlara karşı; fazlalıklı kılmasıyla Allah'ın bir kısmı onlardan (insanlardan) bir kısma karşı ve mallarından infak6 ettikleriyle; öyle ki sâlih217 kadınlar kanaatkarlardır398; koruyanlardır gizliyi Allah'ın koruduğuyla (Allah'ın korunmasına hükmettiğiyle); ve o (kadınlardan) ki korkarsınız kalkışmalar (dan)/yüksekten bakmalar (dan); öyle ki vaaz verin/tavsiye verin onlara; ve terk edin (kendiniz terk ederek) onları/ hicret edin onlardan yataklarda*; ve darbeyi vurun500 onlara; öyle ki itaat** ederlerse sizlere; öyle ki aramayın/bakınmayın onların aleyhine bir yol; doğrusu Allah oldu Aliyy373; Kebîr502.
-501-501Ayakta duran, dikelip kol kanat geren, evin direği. -6-

6Affedilen, gönülden kopan, temiz ve güzel şeylerden ihtiyaç sahipleri için harcama.  

-217-

217Düzeltici-iyileştirici-barışa yönelik işler yapanlar.

-398-398Yetinmek. Yüce Allah'ın fazlından/lütfundan aranma/bakınma sonrası Yüce Allah'ın bahşettikleriyle yetinmek. Elindekinden hoşnut olma durumu, yeter bulmak.-500-

500Boşanma darbesini vurun. Boşanma darbesini öne sürün.

'Darp' 'vurmak' kelimesi Arapçada en çok anlama gelen kelimelerden bir tanesidir. Türkçeye de benzer örnekler geçmiştir. Birine vurulmak (aşık olmak). pişkinliğe vurmak (çıkarı için kötü bir davranışa veya söze aldırmamak), dem vurmak (o konuya atıfta bulunmak ) gibi örnekler verilebilir. Yüce Allah şerefli Kur'an'da bir misal/benzer örnek vermeyi/öne sürmeyi de 'bir misal darp etmek' olarak bildirmektedir. Anlarız ki kadına bir darbe vurulacaktır; kadına bir darbe öne sürülecektir.  Bu da artık son çare/darbe olan boşanma darbesidir.  

-373-

373Aşkın, her şeyden daha üstün, daha yüksek.

-502-502Her şeyin ötesinde büyük.

*Yatağı ayırın. Cinsel ilişki kurmayın.

**Boşanma darbesinin öne sürülmesiyle itaat ederlerse boşanmaktan vazgeçilir.

null
(Nisâ) 4:34
527|4|34|ٱلرِّجَالُ قَوَّٰمُونَ عَلَى ٱلنِّسَآءِ بِمَا فَضَّلَ ٱللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ وَبِمَآ أَنفَقُوا۟ مِنْ أَمْوَٰلِهِمْ فَٱلصَّٰلِحَٰتُ قَٰنِتَٰتٌ حَٰفِظَٰتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ ٱللَّهُ وَٱلَّٰتِى تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَٱهْجُرُوهُنَّ فِى ٱلْمَضَاجِعِ وَٱضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا۟ عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
34. Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîran).