Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Nisâ) 4:162

Fakat onlardan* ilimde kök salanlar/ilimde derinleşenler; ve müminler27; iman47 ederler sana indirilmişe** ve senden önce indirilmişe***; ve ikame572 edenlerdir salâtı5; ve verenlerdir zekâtı10; ve iman47 edenlerdir Allah'a ve ahiret gününe; işte bunlar; getireceğiz/vereceğiz onlara bir büyük ecir/karşılık.

-27-

27İtimat eden/emin olan. Yüce Allah'ın varlığına O'nun evren kitabını okuyarak delillerle tanık/şahit olan. Kur'an'ın ilâhi olduğuna kanıtlarla kanaat getirmek ve Kur'an'a itimat etmek/güvenmek.   

-47-

47Akılcı delillerle/kanıtlarla emin olma.

-572-572Ayağa kaldırmak, dikmek, kaldırıp devam ettirmek, ortaya koymak, meydana çıkarmak, ayakta tutmak. -5-

5Müminlerin belirli vakitlerde (sabah ve akşam) akılla/fikirle Kur’an okuması, Kur’an dersi yaparak Kur’an’ın peşinden koşması. Akşam salâtı (Güneş’in batmasıyla başlar ve havanın tam kararmasıyla biter) ve sabah salâtı (havanın halen tam karanlık olduğu son anlarda başlar ve Güneş’in doğuşuyla biter).

-10-

10Arınma; her türlü kazançtan toplumun hakkını verme. Kazancın arınması-vergi; kazanç/kâr elde edildiğinde toplumun hakkı olan payın beklemeden topluma geri verilmesi. Oranı kamu otoritesi ihtiyaca göre belirler. Kamunun vergi almadığı kalemlerde kazancın 1/5'i topluma geri döndürülür. 

*Kitap ehlinden.

**Kur'an'a.

***Tevrât ve İncîl.

(Nisâ) 4:162

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

lakini

fakat

لَٰكِنِ

-

2

r-rasihune

kök salanlar

الرَّاسِخُونَ

رسخ

3

fi

فِي

-

4

l-ilmi

ilimde

الْعِلْمِ

علم

5

minhum

onlardan

مِنْهُمْ

-

6

velmu'minune

ve müminler

وَالْمُؤْمِنُونَ

امن

7

yu'minune

iman ederler

يُؤْمِنُونَ

امن

8

bima

بِمَا

-

9

unzile

indirilene

أُنْزِلَ

نزل

10

ileyke

sana

إِلَيْكَ

-

11

ve ma

ve

وَمَا

-

12

unzile

indirilene

أُنْزِلَ

نزل

13

min

مِنْ

-

14

kablike

senden önce

قَبْلِكَ

قبل

15

velmukimine

ve dikenlerdir/ayağa kaldıranlardır

وَالْمُقِيمِينَ

قوم

16

s-salate

salatı

الصَّلَاةَ

صلو

17

velmu'tune

ve verenlerdir

وَالْمُؤْتُونَ

اتي

18

z-zekate

zekâtı

الزَّكَاةَ

زكو

19

velmu'minune

ve iman edenlerdir

وَالْمُؤْمِنُونَ

امن

20

billahi

Allah'a

بِاللَّهِ

-

21

velyevmi

ve gününe

وَالْيَوْمِ

يوم

22

l-ahiri

ahiret

الْاخِرِ

اخر

23

ulaike

işte bunlar

أُولَٰئِكَ

-

24

senu'tihim

getireceğiz/vereceğiz onlara

سَنُؤْتِيهِمْ

اتي

25

ecran

bir ecir/karşılık

أَجْرًا

اجر

26

azimen

büyük

عَظِيمًا

عظم

655|4|162|لَّٰكِنِ ٱلرَّٰسِخُونَ فِى ٱلْعِلْمِ مِنْهُمْ وَٱلْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَآ أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَٱلْمُقِيمِينَ ٱلصَّلَوٰةَ وَٱلْمُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱلْمُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ أُو۟لَٰٓئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا
162. Lâkinir râsihûne fîl ilmi minhum vel mu’minûne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike vel mukîmînes salâte vel mu’tûnez zekâte vel mu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri). Ulâike se nu’tîhim ecran azîmâ(azîmen).