Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Fâtır) 35:18

Ve üstlenmez/yüklenmez bir yüklenici başkasının yükünü; ve eğer çağırsa bir ağır yük yüklenen, yüklenmeye onu (yükü); yüklenmez (çağrılan) ondan (yükten) bir şey; kaldı ki olsa (bile) yakınlık sahibi; ancak uyarırsın kimseleri; haşyet53 duyarlar Rablerinden4 gaybla62*; ve dikerler/ayağa kaldırırlar salâtı5; ve kim zekâtlanırsa10 (verirse zekâtı) ; öyle ki ancak zekâtlanmış10 olur (vermiş olur zekâtı) kendi nefsin için; ve Allah'a doğrudur dönüş yeri.

-53-

53Huşu. Derin saygıdan yüreğin ürpermesi. Bir şeyin heybet ve cazibesine karşı alçalma. Alçak gönüllülük.

-4-

4Efendi, komuta eden.

-62-

62Bilinmeyen, görünmeyen, gizli, saklı.

-5-

5Müminlerin belirli vakitlerde (sabah ve akşam) akılla/fikirle Kur’an okuması, Kur’an dersi yaparak Kur’an’ın peşinden koşması. Akşam salâtı (Güneş’in batmasıyla başlar ve havanın tam kararmasıyla biter) ve sabah salâtı (havanın halen tam karanlık olduğu son anlarda başlar ve Güneş’in doğuşuyla biter).

-10-

10Arınma; her türlü kazançtan toplumun hakkını verme. Kazancın arınması-vergi; kazanç/kâr elde edildiğinde toplumun hakkı olan payın beklemeden topluma geri verilmesi. Oranı kamu otoritesi ihtiyaca göre belirler. Kamunun vergi almadığı kalemlerde kazancın 1/5'i topluma geri döndürülür. 

*Gözleriyle görmedikleri halde.
(Fâtır) 35:18

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

ve la

ve

وَلَا

-

2

teziru

üstlenmez/yüklenmez

تَزِرُ

وزر

3

vaziratun

bir yüklenici

وَازِرَةٌ

وزر

4

vizra

yükünü

وِزْرَ

وزر

5

uhra

başkasının

أُخْرَىٰ

اخر

6

ve in

ve eğer

وَإِنْ

-

7

ted'u

çağırsa

تَدْعُ

دعو

8

muskaletun

bir ağır yük yüklenen

مُثْقَلَةٌ

ثقل

9

ila

إِلَىٰ

-

10

himliha

yüklenmeye onu (yükü)

حِمْلِهَا

حمل

11

la

لَا

-

12

yuhmel

yüklenmez

يُحْمَلْ

حمل

13

minhu

ondan (yükten)

مِنْهُ

-

14

şey'un

bir şey

شَيْءٌ

شيا

15

velev

kaldı ki (bile)

وَلَوْ

-

16

kane

olsa

كَانَ

كون

17

za

sahibi

ذَا

-

18

kurba

yakınlık

قُرْبَىٰ

قرب

19

innema

ancak

إِنَّمَا

-

20

tunziru

uyarırsın

تُنْذِرُ

نذر

21

ellezine

kimseleri

الَّذِينَ

-

22

yehşevne

haşyet duyarlar/korkarlar

يَخْشَوْنَ

خشي

23

rabbehum

Rablerinden

رَبَّهُمْ

ربب

24

bil-gaybi

gaybla/görünmezle/bilinmezle (gözleriyle görmedikleri halde)

بِالْغَيْبِ

غيب

25

ve ekamu

ve dikerler/ayağa kaldırırlar

وَأَقَامُوا

قوم

26

s-salate

salatı

الصَّلَاةَ

صلو

27

ve men

ve kim

وَمَنْ

-

28

tezekka

zekâtlanırsa/arınırsa (verirse zekâtı)

تَزَكَّىٰ

زكو

29

feinnema

öyle ki ancak

فَإِنَّمَا

-

30

yetezekka

zekâtlanmış/arınmış olur (vermiş olur zekâtı)

يَتَزَكَّىٰ

زكو

31

linefsihi

kendi nefsin için

لِنَفْسِهِ

نفس

32

ve ila

ve

وَإِلَى

-

33

llahi

Allah'a doğrudur

اللَّهِ

-

34

l-mesiru

dönüş yeri

الْمَصِيرُ

صير

3676|35|18|وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَىٰ حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَىْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰٓ إِنَّمَا تُنذِرُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِۦ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلْمَصِيرُ
18. Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).