Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Âl-i İmrân) 3:183
Kimseler (ki) dediler: 'Doğrusu Allah ahdetti* bizlere ki iman47 etmeyiz bir resûle418; ta ki gelir bizlere bir kurbanla476 (ki) yer onu (kurbanı) ateş'; de ki: 'Muhakkak geldi sizlere resûller418 benden önce; beyanatlarla352 ve dediğinizle**; öyleyse niçin katlettiniz35 onları eğer olduysanız sâdıklar182.'
-47-

47Akılcı delillerle/kanıtlarla emin olma.

-418-418Elçi. Bir görev ya da amaç için gönderilen. Aracı edilen. Yüce Allah insanlardan ve meleklerden elçiler seçer.  -476-476Yakınlaşma amaçlı sunu, feda edilen.-352-

352Apaçık deklere edilmiş, bildirilmiş, kanıtlı/delilli olarak ortaya çıkmış.

-35-

35Öldürmek, savaşmak, zor duruma sokmak, aşırı derecede rahatsız etmek, zarar vermek.

-182-182Doğrular, dürüstler.

*Söz vermek, antlaşma yapmak.

**Sunulan kurbanın yağının yakılarak tüketildiği  tarafından yenildiği bir durumun daha önceden gerçekleşmiş olduğunu anlarız.

null
(Âl-i İmrân) 3:183

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

ellezine

kimseler

الَّذِينَ

-

2

kalu

dediler

قَالُوا

قول

3

inne

doğrusu

إِنَّ

-

4

llahe

Allah

اللَّهَ

-

5

ahide

ahdetti

عَهِدَ

عهد

6

ileyna

bizlere

إِلَيْنَا

-

7

ella

ki

أَلَّا

-

8

nu'mine

iman etmeyiz

نُؤْمِنَ

امن

9

lirasulin

bir resûle

لِرَسُولٍ

رسل

10

hatta

ta ki

حَتَّىٰ

-

11

ye'tiyena

gelir bizlere

يَأْتِيَنَا

اتي

12

bikurbanin

bir kurbanla

بِقُرْبَانٍ

قرب

13

te'kuluhu

yer onu

تَأْكُلُهُ

اكل

14

n-naru

ateş

النَّارُ

نور

15

kul

de ki

قُلْ

قول

16

kad

muhakkak

قَدْ

-

17

ca'ekum

geldi sizlere

جَاءَكُمْ

جيا

18

rusulun

resûller

رُسُلٌ

رسل

19

min

 

مِنْ

-

20

kabli

benden önce

قَبْلِي

قبل

21

bil-beyyinati

beyanatlarla

بِالْبَيِّنَاتِ

بين

22

ve bil-lezi

ve

وَبِالَّذِي

-

23

kultum

dediğinizle

قُلْتُمْ

قول

24

felime

öyleyse niçin

فَلِمَ

-

25

kateltumuhum

katlettiniz onları

قَتَلْتُمُوهُمْ

قتل

26

in

eğer

إِنْ

-

27

kuntum

olduysanız

كُنْتُمْ

كون

28

sadikine

sadıklar

صَادِقِينَ

صدق

 

476|3|183|ٱلَّذِينَ قَالُوٓا۟ إِنَّ ٱللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَآ أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ ٱلنَّارُ قُلْ قَدْ جَآءَكُمْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِى بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَبِٱلَّذِى قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ
183. Ellezîne kâlû innallâhe ahide ileynâ ellâ nu’mine li resûlin hattâ ye’tiyenâ bi kurbânin te’kuluhun nâr(nâru), kul kad câekum rusulun min kablî bil beyyinâti ve billezî kultum fe lime kateltumûhum in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).