Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Bakara) 2:283

Ve eğer olduysanız bir sefer üzerinde; ve asla bulamazsanız bir kâtip/yazıcı; öyle ki tutulan/alınan rehinelerdir (ipotek olarak); öyle ki eğer güvenirse bir kısmınız bir kısma öyle ki ödesin güvenilmiş kimse* emanetini**; ve takvalı21 olsun (güvenilmiş kimse) Allah’a; Rabbine4; gizlemeyin şahitliği/tanıklığı; ve kim gizledi onu; öyle ki doğrusu o (kimse); bir günahkardır onun kalbi; Allah yaptıklarınızı bilendir.

-21-

21Sakınmak, çekinmek. Kur'an'da en çok Yüce Allah'ın hoşnut olmayacağı şeylerden, Kur'an'ın emir ve yasaklarını çiğnemekten sakınmayı, uzak durmayı işaret eder.

-4-

4Efendi, komuta eden.

*Kefil olan kimse.

**Kefil olduğunu.

null
(Bakara) 2:283

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

ve in

ve eğer

وَإِنْ

-

2

kuntum

olduysanız

كُنْتُمْ

كون

3

ala

üzerinde

عَلَىٰ

-

4

seferin

bir sefer

سَفَرٍ

سفر

5

velem

ve asla

وَلَمْ

-

6

tecidu

bulamazsanız

تَجِدُوا

وجد

7

katiben

bir kâtip/yazıcı

كَاتِبًا

كتب

8

ferihanun

öyle ki rehineler(ipotek yerine geçenler)

فَرِهَانٌ

رهن

9

mekbudetun

tutulan/alınan

مَقْبُوضَةٌ

قبض

10

fein

öyle ki eğer

فَإِنْ

-

11

emine

güvenirse

أَمِنَ

امن

12

bea'dukum

bir kısmınız

بَعْضُكُمْ

بعض

13

bea'dan

bir kısma

بَعْضًا

بعض

14

felyu'eddi

öyle ki ödesin

فَلْيُؤَدِّ

ادي

15

llezi

kimse

الَّذِي

-

16

tumine

güvenilmiş

اؤْتُمِنَ

امن

17

emanetehu

emanetini 

أَمَانَتَهُ

امن

18

velyetteki

ve takvalı olsun

وَلْيَتَّقِ

وقي

19

llahe

Allah’a

اللَّهَ

-

20

rabbehu

Rabbine

رَبَّهُ

ربب

21

ve la

 

وَلَا

-

22

tektumu

gizlemeyin

تَكْتُمُوا

كتم

23

ş-şehadete

şahitliği/tanıklığı

الشَّهَادَةَ

شهد

24

ve men

ve kim

وَمَنْ

-

25

yektumha

gizledi onu

يَكْتُمْهَا

كتم

26

feinnehu

öyle ki doğrusu o

فَإِنَّهُ

-

27

asimun

bir günahkardır

اثِمٌ

اثم

28

kalbuhu

onun kalbi

قَلْبُهُ

قلب

29

vallahu

Allah

وَاللَّهُ

-

30

bima

 

بِمَا

-

31

tea'melune

yaptıklarınız

تَعْمَلُونَ

عمل

32

alimun

bilendir

عَلِيمٌ

علم

290|2|283|وَإِن كُنتُمْ عَلَىٰ سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا۟ كَاتِبًا فَرِهَٰنٌ مَّقْبُوضَةٌ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُم بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ ٱلَّذِى ٱؤْتُمِنَ أَمَٰنَتَهُۥ وَلْيَتَّقِ ٱللَّهَ رَبَّهُۥ وَلَا تَكْتُمُوا۟ ٱلشَّهَٰدَةَ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُۥٓ ءَاثِمٌ قَلْبُهُۥ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
283. Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun).