Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Bakara) 2:260
Ve dediği zaman İbrahim: "Rabbim4! Göster bana; nasıl canlandırırsın ölüleri"; dedi (Allah): "Yoksa asla iman47 etmez misin? "; dedi (İbrahim): "Evet! (iman ettim); velakin/fakat mutmain377 olması içindir kalbimin"; dedi (Allah): "Öyleyse tut dördünü kuştan; öyle ki meylettir* onları (dördünü) kendine; sonra koy her bir dağın üzerine onlardan (dördünden) bir parça/cüz; sonra çağır onları (dördünü); gelirler (dördü) sana bir ivedi hareketlenme (-yle); ve bil ki Allah Azîz’dir37; Hakîm’dir9.
-4-

4Efendi, komuta eden.

-47-

47Akılcı delillerle/kanıtlarla emin olma.

-377-377Tatmin olan, istenen bir şeyin gerçekleşmesini sağlamış, gönül doygunluğuna eren.-37-

37Güç yetiren.

-9-

9Bilge/bilgelikle hükmeden.

*Alıştır.
null
(Bakara) 2:260

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

ve iz

ve zaman

وَإِذْ

-

2

kale

dedi

قَالَ

قول

3

ibrahimu

İbrahim

إِبْرَاهِيمُ

-

4

rabbi

Rabbim

رَبِّ

ربب

5

erini

göster bana

أَرِنِي

راي

6

keyfe

nasıl

كَيْفَ

كيف

7

tuhyi

canlandırırsın

تُحْيِي

حيي

8

l-mevta

ölüleri

الْمَوْتَىٰ

موت

9

kale

dedi

قَالَ

قول

10

evelem

yoksa asla

أَوَلَمْ

-

11

tu'min

iman etmez misin

تُؤْمِنْ

امن

12

kale

dedi (İbrahim)

قَالَ

قول

13

bela

evet (iman ettim)

بَلَىٰ

-

14

velakin

velakin/fakat

وَلَٰكِنْ

-

15

liyetmeinne

mutmain olması içindir

لِيَطْمَئِنَّ

طمن

16

kalbi

kalbimin

قَلْبِي

قلب

17

kale

dedi

قَالَ

قول

18

fehuz

öyleyse tut

فَخُذْ

اخذ

19

erbeaten

dördünü

أَرْبَعَةً

ربع

20

mine

 

مِنَ

-

21

t-tayri

kuştan

الطَّيْرِ

طير

22

fe surhunne

öyle ki meylettir onları (dördünü)

فَصُرْهُنَّ

صور

23

ileyke

kendine

إِلَيْكَ

-

24

summe

sonra

ثُمَّ

-

25

c'al

yap

اجْعَلْ

جعل

26

ala

üzerine

عَلَىٰ

-

27

kulli

her

كُلِّ

كلل

28

cebelin

bir dağın

جَبَلٍ

جبل

29

minhunne

onlardan (dördünden)

مِنْهُنَّ

-

30

cuz'en

bir parça/cüz

جُزْءًا

جزا

31

summe

sonra

ثُمَّ

-

32

d'uhunne

çağır onları (dördünü)

ادْعُهُنَّ

دعو

33

ye'tineke

gelirler (dördü) sana

يَأْتِينَكَ

اتي

34

sea'yen

bir ivedi hareketlenme (-yle)

سَعْيًا

سعي

35

vea'lem

ve bil

وَاعْلَمْ

علم

36

enne

ki

أَنَّ

-

37

llahe

Allah

اللَّهَ

-

38

azizun

Azîz’dir

عَزِيزٌ

عزز

39

hakimun

Hakîm’dir

حَكِيمٌ

حكم

 

267|2|260|وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِۦمُ رَبِّ أَرِنِى كَيْفَ تُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَىٰ وَلَٰكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِى قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ ٱلطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ ٱجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ٱدْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَٱعْلَمْ أَنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
260. Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).