Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Bakara) 2:254
Ey iman47 etmiş kimseler! İnfak6 edin rızıklandırdığımızdan sizleri; önceden ki gelir bir gün; olmaz bir alışveriş onda; ve (de) bir dostluk; ve (de) bir şefaat114; ve kâfirleredir25; (ki) onlar zalimlerdir.
-47-

47Akılcı delillerle/kanıtlarla emin olma.

-6-

6Affedilen, gönülden kopan, temiz ve güzel şeylerden ihtiyaç sahipleri için harcama.  

-114-

114Yargılama esnasında araya girip müdahale etmek. Şefâat kavramı şeytanın en büyük aldatmacasıdır. Şefâatin tamamı Yüce Allah'a aittir. O'nun astından şefâatçiler ummak şirktir.

Şeytanın en büyük tuzağı: Şefâat aldatmacası

-25-

25Örten, gizleyen, kapatan. Bir çiftçi tohumu toprağa gömüp üzerini kapatırsa tohuma kafirlik etmiş olur. Ayette kullanım yerine göre anlam alır. Kur'an'da genel olarak gerçeği/hakkı örtüp gizlemek olarak kullanılır. Kur'an'ın ayetlerinin gerçek anlamını örten/kapatan/etkisizleştirenler de kâfirdirler.  

null
(Bakara) 2:254

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

ya eyyuha

ey

يَا أَيُّهَا

-

2

ellezine

kimseler

الَّذِينَ

-

3

amenu

iman etmiş

امَنُوا

امن

4

enfiku

infak edin

أَنْفِقُوا

نفق

5

mimma

 

مِمَّا

-

6

razeknakum

rızıklandırdığımızdan sizleri

رَزَقْنَاكُمْ

رزق

7

min

 

مِنْ

-

8

kabli

önceden

قَبْلِ

قبل

9

en

ki

أَنْ

-

10

ye'tiye

gelir

يَأْتِيَ

اتي

11

yevmun

bir gün

يَوْمٌ

يوم

12

la

olmaz

لَا

-

13

bey'un

bir alış veriş

بَيْعٌ

بيع

14

fihi

içinde onun

فِيهِ

-

15

ve la

ve (de)

وَلَا

-

16

hulletun

bir dostluk

خُلَّةٌ

خلل

17

ve la

ve (de)

وَلَا

-

18

şefaatun

bir şefaat

شَفَاعَةٌ

شفع

19

velkafirune

ve kafirleredir

وَالْكَافِرُونَ

كفر

20

humu

onlar

هُمُ

-

21

z-zalimune

zalimlerdir

الظَّالِمُونَ

ظلم

 

261|2|254|يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَنفِقُوا۟ مِمَّا رَزَقْنَٰكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ يَوْمٌ لَّا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَٰعَةٌ وَٱلْكَٰفِرُونَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
254. Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne).