Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Bakara) 2:249
Öyle ki ne zaman ayrıldı Tâlût ordularla dedi: "Doğrusu Allah belalandırıcıdır256 sizleri bir nehirle; öyle ki kim içti ondan; öyle ki değildir benden; ve kim asla tatmaz ondan; öyle ki doğrusu o bendendir; dışındadır kim avuçladı bir avuç eliyle"; öyle ki içtiler ondan onlardan biraz dışında; öyle ki ne zaman geçti (Tâlût) onu (nehri), o (Tâlût) ve onun (Tâlût’un) yanındaki iman etmiş kimseler; dediler (nehirden içenler): "Takat yoktur bizlere bugün; Câlût'a ve ordularına (karşı); onların Allah'a kavuşanlar (olduğunu) zanneden/varsayan kimseler dedi: "Nice az bir grup galip geldi çok bir gruba; Allah'ın izniyle; ve Allah yanındadır sabredenlerin."
-256-

256Test, deneme amaçlı Yüce Allah katından gelen sıkıntı, felaket, bela, zor bir durum.


null
(Bakara) 2:249

#

Kelime

Anlam

Arapça

Kök

1

felemma

öyle ki ne zaman

فَلَمَّا

-

2

fesale

ayrıldı

فَصَلَ

فصل

3

talutu

Talut

طَالُوتُ

-

4

bil-cunudi

ordularla

بِالْجُنُودِ

جند

5

kale

dedi

قَالَ

قول

6

inne

doğrusu

إِنَّ

-

7

llahe

Allah

اللَّهَ

-

8

mubtelikum

belalandırıcıdır sizleri

مُبْتَلِيكُمْ

بلو

9

bineherin

bir nehirle

بِنَهَرٍ

نهر

10

femen

öyle ki kim

فَمَنْ

-

11

şeribe

içti

شَرِبَ

شرب

12

minhu

ondan

مِنْهُ

-

13

feleyse

öyle ki değildir

فَلَيْسَ

ليس

14

minni

benden

مِنِّي

-

15

ve men

ve kim

وَمَنْ

-

16

lem

asla

لَمْ

-

17

yet'amhu

tatmazsa ondan

يَطْعَمْهُ

طعم

18

feinnehu

öyle ki doğrusu o

فَإِنَّهُ

-

19

minni

bendendir

مِنِّي

-

20

illa

dışındadır

إِلَّا

-

21

meni

kim

مَنِ

-

22

gterafe

avuçladı

اغْتَرَفَ

غرف

23

gurfeten

bir avuç

غُرْفَةً

غرف

24

biyedihi

eliyle

بِيَدِهِ

يدي

25

feşeribu

öyle ki içtiler

فَشَرِبُوا

شرب

26

minhu

ondan

مِنْهُ

-

27

illa

dışında

إِلَّا

-

28

kalilen

biraz

قَلِيلًا

قلل

29

minhum

onlardan

مِنْهُمْ

-

30

felemma

öyle ki ne zaman

فَلَمَّا

-

31

cavezehu

geçti (Talut) onu (nehri)

جَاوَزَهُ

جوز

32

huve

o (Talut)

هُوَ

-

33

vellezine

ve kimseler

وَالَّذِينَ

-

34

amenu

iman etmiş

امَنُوا

امن

35

meahu

yanındaki onun (Talut’un)

مَعَهُ

-

36

kalu

dediler (nehirden için diğerleri)

قَالُوا

قول

37

la

 

لَا

-

38

takate

takat yoktur

طَاقَةَ

طوق

39

lena

bizlere

لَنَا

-

40

l-yevme

bugün

الْيَوْمَ

يوم

41

bicalute

Calut'a

بِجَالُوتَ

-

42

ve cunudihi

ve ordularına

وَجُنُودِهِ

جند

43

kale

dedi

قَالَ

قول

44

ellezine

kimseler

الَّذِينَ

-

45

yezunnune

zanneden/varsayan

يَظُنُّونَ

ظنن

46

ennehum

ki onların

أَنَّهُمْ

-

47

mulaku

kavuşanlar (olduğunu)

مُلَاقُو

لقي

48

llahi

Allah'a

اللَّهِ

-

49

kem

nice

كَمْ

-

50

min

 

مِنْ

-

51

fietin

bir grup

فِئَةٍ

فاي

52

kaliletin

biraz

قَلِيلَةٍ

قلل

53

galebet

galib geldi

غَلَبَتْ

غلب

54

fieten

bir gruba

فِئَةً

فاي

55

kesiraten

birçok

كَثِيرَةً

كثر

56

biizni

izniyle

بِإِذْنِ

اذن

57

llahi

Allah'ın

اللَّهِ

-

58

vallahu

ve Allah

وَاللَّهُ

-

59

mea

yanındadır

مَعَ

-

60

s-sabirine

sabredenlerin

الصَّابِرِينَ

صبر

 

256|2|249|فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِٱلْجُنُودِ قَالَ إِنَّ ٱللَّهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّى وَمَن لَّمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُۥ مِنِّىٓ إِلَّا مَنِ ٱغْتَرَفَ غُرْفَةًۢ بِيَدِهِۦ فَشَرِبُوا۟ مِنْهُ إِلَّا قَلِيلًا مِّنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُۥ هُوَ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ قَالُوا۟ لَا طَاقَةَ لَنَا ٱلْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِهِۦ قَالَ ٱلَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلَٰقُوا۟ ٱللَّهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةًۢ بِإِذْنِ ٱللَّهِ وَٱللَّهُ مَعَ ٱلصَّٰبِرِينَ
249. Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne).