Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

Ta ki ulaştığı/vardığı vakit arasına iki set; ve buldu ikisinin (iki seddin) astından bir kavim; olmazlar anlarlar bir söz.

(Kehf) 18:93

Yüce Allah Güneş’in doğması ve batması geçişiyle Ahameniş İmparatorlu’ğunun en batısını ve en doğusunu işaret etmiştir. Kuzey veya güney yönüyse Güneş’in pozisyonuna göre belirlenemez. Bu nedenle Güneş’le ilgili bir ifade kullanılmamıştır. Kalbinde hastalık olan bazı kimseler Kur’an’da kuzey veya güney yönlerinin zikredilmemesini Kur’an’ın ilahi olmadığına bir kanıt olarak getirmeye çalışırlar. Bu kesinlikle yanlıştır. Kur’an evrenseldir. Kuzey ve güney yönünü Dünya’nın manyetik alanı belirler. Ancak kuzey ve güney yönleri insanların belirlediği bir kavramdır. Birleşmiş milletler bir karar alsa bugün kuzey yöne güney, güney yöne ise kuzey denilecek dese bu konuda hiçbir sorun olmaz. Ayrıca Dünya’nın manyetik alanı da binlerce yılda yön değiştirmektedir. Binlerce yıl sonra şu an için kullandığımız pusulalar kuzey yününü güney olarak, güney yönünü de kuzey olarak gösterecektir. Doğu ve batı için durum böyle değildir. Dünya’nın oluşmasından beri yani 4,6 milyar yıldır durum hiç değişmemiştir. Kıyamete kadar da asla değişmeyecektir. Güneş’in doğduğu yer her zaman doğu yönü olacaktır. Güneş’in battığı yer de her zaman batı yönü olacaktır. Bir milyon yıl sonra Kur’an’ı okuyan bir kimse de ayetlerdeki doğu ve batı yönünü anlamış olacaktır. Bu da elbette Kur’an’ın büyük bir mucizesidir. Kur’an’da asla çelişki olmaz.

Anlarız ki Zülkarneyn’in diğer bir seferi doğu veya batı yönünde değildir. Elimizde 2 şık kalıyor. Zülkarneyn kuzey ya da güney yönüne doğru bir sefer yapmıştır. Yüce Allah ayette öyle bir işaret veriyor ki bizlere bu yerin neresi olduğunu bildiriyor.

Anlarız ki Zülkarneyn halihazırda var olan iki set tarafına doğru bir sefer yapmıştır. Set niçin yapılır? Bir geçidi geçilmez yapmak için geçidin en dar ve en uygun yerine bir set yapılır. Geçit kapatılır. Böylece geçit kullanılamaz hâle gelir ve set iki bölgeyi birbirinden ayırır. Böylece saldırılara karşı, düşmana karşı bir kalkan yapılmış olur. Öyleyse bizim aramamız gereken yer bünyesinde 2 geçit bulunduran bir yer olmalıdır. İki coğrafyayı birbirinden ayıran, iki geçide sahip bir yer aramamız gereklidir. Dünya haritasına baktığımızda tüm insanlık için çok önemli olan iki geçit hemen dikkat çeker. Bu iki geçit büyük Kafkas Dağlarındaki Derbent ve Daryal geçitleridir. Kafkas Dağları yükseklikleri ve geçit vermez özellikleri nedeniyle Kuzey Kafkasya ile Güney Kafkasya’yı birbirinden tam olarak ayırır. Büyük Kafkas Dağları yaklaşık 1200 kilometre uzunluğunda ve 110-180 kilometre genişliğindedir; bu sıradağların en yüksek noktaları orta kesimdeki Elbruz (5642 metre) ve Kazbek (5033 metre) doruklarıdır. İki coğrafyayı kesin bir şekilde ayıran bu yüksek dağları geçmenin ancak 2 yolu vardır. Yüce Allah’ın doğal olarak oluşturduğu Derbent ve Daryal geçitleri. Bu doğal geçitleri birçok kavim Kuzey Kafkasya’dan Güney Kafkasya’ya geçmek için kullanmıştır. Bu geçitlere kavimler kapısı denir. Ayetten anladığımıza göre bu geçitleri kontrol eden iki set hâli hazırda zaten mevcutmuş.

Zülkarneyn iki seddin astında yaşayan bir kavimle karşılaşıyor:

Ayette “ve buldu ikisinin (iki seddin) astından bir kavim” buyrulmuştur. Bu iki seddin Kafkas Dağlarındaki Derbent ve Daryal geçitlerinde yapılmış olan kapılar olduğu ortadadır. Bu setlerden bir tanesi Derbent şehrindedir. Derbent günümüzde Dağıstan'da yer alan tarihî bir şehirdir. Derbent’in bu tarihî yapıları UNESCO tarafından 2003 yılında dünya mirası olarak kabul edilmiştir. Hudûd el-âlem min el-maşrik ila el-mağrib (حدودالعالممنالمشرقالیالمغرب) adındaki el yazması kitapta Derbent ”Kapıların kapısı” anlamına gelen “Bâb el-Abvâb” olarak isimlendirilir. Bu geçit Kafkasya'nın kuzeyini güneyine bağlayan en önemli yollarından birisidir. Tarih boyunca kavimlerin kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye geçişleri bu bölgeden olmuştur. Derbent kelimesi Farsça bitişik geçiş anlamına gelen Darband [Farsça: دربند(dar kapı) + band: parmaklık kelime anlamı ile (parmaklıklı kapı)] kelimesinden türetilmiştir.

Arapça metinlerde şehir "Bāb al-Abwāb" (Arapça: بَابٱلْأَبْوَاب) sade bir şekilde "al-Bāb" (Arapça: ٱلْبَاب) ya da "Bāb al-Hadid" (Arapça: بَابٱلْحَدِيد) demir kapı olarak geçer. Hazar Denizi ile Kafkas Dağları arasında olan üç kilometrelik dar bir arazi şeridindeki konumu, tüm Kafkasya bölgesi için stratejiktir. İnsanlık tarihinin her döneminde bu geçit önemli olmuştur. Bu geçidin kontrolünü ele geçirenler Avrasya stepleri (bozkırları) ile Orta Doğu arasındaki kara trafiğini kontrol edebilmişlerdir. Diğer set (sur, duvar) ise Kafkas Dağları’nın kullanılabilir diğer tek geçidi olan Daryal Geçidi üzerindedir. Daryal Geçidi bazı noktalarda 20-25 metre genişliğe kadar daralmaktadır.

Aşağıdaki resimde bu iki geçit gösterilmiştir. Bu iki geçidin stratejik olarak ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Yüksek Kafkas Dağları sadece 2 dar yerde geçişe izin veriyor. Derbent ve Daryal geçitleri.

Daryal ve Derbent geçitleri. Zülkarneyn'in iki set arasına gelmesi.

Bu iki seddin astında yani rakım olarak daha alçağında bir kavim vardır.

Kafkasya antik dönemde de Güney Kafkasya ve Kuzey Kafkasya olarak ikiye ayrılmaktaydı. Güney Kafkasya çok verimli topraklara sahipti. Kafkas Dağlarından çıkan nehirler Güney Kafkasya topraklarını besliyordu. Bu bölge başta demir ve bakır olmak üzere değerli madenler bakımından da çok zengindi.

İki set arasında bir yere ulaşma:

Yüce Allah 18:93 ayetinde ‘Ta ki ulaştığı/vardığı vakit arasına iki set’ buyurmuştur. Anlarız ki Zülkarneyn (II. Kiros) Derbent ve Daryal geçitlerinin arasında olan bir yere gelmiştir. II. Kiros bu bölgeye güneyden yaklaştığına göre 2 set arasında olan bölge mavi renkli kalemle çizilen bölge olmalıdır (aşağıdaki resim).

İki set arasında yaşayan bir kavim.

Pers Kralı II. Kiros’un (Zülkarneyn’in) yaşadığı zamanda bu iki geçidin yani Derbent ve Daryal geçitlerinin daha alçağında (rakım olarak) hangi kavim yaşıyordu?

Sorunun cevabını bulmak için yukarıdaki resimde mavi çizgiyle gösterilen alanda II. Kiros döneminde hangi kavimler (toplumlar) yaşıyordu incelemek gereklidir. II. Kiros döneminde bu bölgede Utians yani Udinler yaşamaktaydı. Tarihçi Herodot Ahameniş İmparatorluğu’na vergi veren toplumları sayarken Udinleri de saymıştır.

Udinler Kafkasya'nın en eski yerli halklarından olup günümüzde çoğunlukla Rusya ve Azerbaycan'da, daha küçük nüfuslarıyla da Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Ukrayna ve diğer ülkelerde yaşamaktadırlar. Günümüzde toplam sayıları yaklaşık 10.000 kişidir. Kuzeydoğu Kafkas dil ailesine ait olan nadir bir dil olan Udi dilini konuşurlar. Klasik tarih yazarlarına göre Udinler doğu Kafkasya'da Hazar Denizi kıyısı boyunca, kuzeyde Kura (Kür) Nehri'ne kadar uzanan bir bölgede yaşıyorlardı. Bu toplum Gürcüler ve Ermeniler arasında asimile olmuşlardır. Bir kısmı Azeri dilini benimsemiş ve Müslüman olmuşlardır. Bazıları Hristiyan inancını benimsemiştir. Ermeni Apostolik Kilisesinin sadece Ermeni dilinde ayinler düzenlemesine yerel bir Udi rahibinin ilginç bir çıkışı çok dikkat çekicidir.

II. Kiros’un 2 set arasına olan seferi. Udinler ile karşılaşması.

II. Kiros'un kuzeye olan seferi.

Udinlerin sözden anlamamaları;

II. Kiros birçok sefer yaptı, birçok kavimle karşılaştı. Elbette bu kavimlerin dilleri II. Kiros’un konuştuğu dilden farklıydı. Bu toplumlarla barış antlaşmaları da yapıldı. Savaşlar da yapıldı. Mutlaktır ki II. Kiros dilleri farklı olan birçok kavimle resmi olarak görüştü ve bu görüşmeler yazıya da döküldü. Mutlak ki antik dönem imparatorluklarında da günümüzde Dışişleri Bakanlıkları bünyesinde çalışan resmî tercümanlar gibi tercümanlar mevcuttu. Aksi düşünülemez. Ordunun gittiği her yere bu tercümanlar da gitmiş olmalıdır. Dili farklı olan bir kavme uygulanacak savaş şartları, teslim olma şartları, barış şartları gibi şeyler mutlak ki bu tercümanlar tarafından II. Kiros’un dilinden diğer dile çevrilmiştir. Tercümanlar dili farklı olan kraldan aldıkları mesajı mutlak ki II. Kiros’a kendi dilinde anlatıyorlardı. 18:98 ayetinden anladığımıza göre bu kavim hiçbir dilden anlamıyor. II. Kiros’un dev ordusunun içinde yer alan resmî ordu tercümanları bu kavmin dilini bir türlü anlamıyorlar. Bu kavim de II. Kiros’un konuştuğu dili anlamıyor. Her iki dili bilen ve aralarında çeviri yapabilecek bir tercüman yok. Bu nokta çok önemlidir. Anlarız ki bu kavmin konuştuğu dil yeryüzünde konuşulan dillerin en nadir olanlarından birisi olmalıdır.

Pers Kralı II. Kiros’un (Zülkarneyn’in) konuştuğu dil neydi?

Biliyoruz ki Pers Kralı II. Kiros’un kurduğu Ahameniş İmparatorlu’ğu eski Farsça konuşmaktaydı. Bu dil imparatorluk sınırları içerisinde çok geniş bir coğrafyada konuşulmuştur. Özellikle imparatorluğun resmi dili olduğu dönemde daha da yaygınlaşmıştır. 18. yüzyılda bile İngilizler yasaklayana kadar Hindistan'daki mahkemelerde resmî dil Farsçaydı. Eski Farsçaya dair bilinen en eski örnek Behistun Yazıtları’dır. Bu yazıtlar MÖ 500'lerde Ahameniş İmparatorluğu Dönemi’nde yazılmıştır. Eski Farsça, önceleri çivi yazısıyla yazılmış daha sonra da Pehlevi alfabesiyle yazılmaya başlanmıştır. Ahameniş İmparatorluğu'nun resmî dillerinden birisi olmuştur. Günümüze sadece taş üzerine oyulmuş örnekleri kalmıştır.

Eski Farsça Hint-Avrupa ana dil grubuna aittir. Bu ana grubun alt grubu olan Hint-İran koluna aittir. Antik dönemde Medler de eski Farsça konuşuyorlardı. II. Kiros’un konuştuğu eski Farsçanın dahil olduğu Hint-İran dili günümüzde bile çok sayıda insan tarafından konuşulmaktadır.

Udinler hangi dili konuşuyorlardı?

Udinlerin dilleri yeryüzünde çok az insanın konuştuğu Kuzeydoğu Kafkas dillerine ait bir lehçe olan Udinceydi. Udi dili Kuzeydoğu Kafkas dilleri ana grubuna aittir. Alt gruplar olarak Lezgic, bir alt grup Samur ve bir alt grup doğu grubuna dâhildir.

Eski çağlarda Udi dilinin konuşulduğu bölge aşağıdaki resimde gösterilmiştir.

Udince; sözden anlamayan kavim kimlerdi?

Görüldüğü üzere Udinlerin konuştukları dil olan Udince çok az insanın konuştuğu bir dildir. Yeryüzüne yayılmış olan ve günümüzde milyarlarca insan tarafından konuşulan Hint-Avrupa, Ural-Altay, Bantu, Çin-Tibet ve Hami-Sami dillerine göre çok izole kalmıştır. Udince günümüzde bile ancak yaklaşık 5-10 bin kişi tarafından konuşulmaktadır.

Daryal Geçidi’ndeki seddin izleri:

2013 yılında bölgeyi araştıran 3 arkeolog (Eberhard Sauer, Lana Chologauri ve Davit Naskidashvili) ilginç keşifler yaptılar. Zorlu şartlar altında yapılan yolculuk sonrası keşiflerini Current World Archaeology dergisinde “Hazar Kapıları: Antik Dünyanın En Ünlü Dağ Vadisini Keşfetmek” (The Caspian Gates: Exploring the most famous mountain valley of the ancient World) başlığı ile yayınladılar. Bu araştırmacıların sonuçları şu şekilde özetlenebilir:

Kalenin duvarları günümüzde bile görülebilmektedir. Bu kale ilk kez kimin tarafından yapıldı veya bu kaleden başka kale ve surlar var mı bilinmiyor. Arkeolojik kazılara ihtiyaç var. Ancak Gürcü kayıtlarına göre İberya (Doğu Gürcistan) krallarının MÖ 2. yüzyılın başlarında burayı kontrol ettiklerini iddia etmektedir.

Daryal kalesinin duvarlarından bir kısmı görülmektedir. Resim Eberhard Sauer ve ark.nın makalesinden alınmıştır.

Duvarın kalıntıları görülmektedir. Resim Eberhard Sauer ve ark.nın makalesinden alınmıştır.

Derbent Geçidi’nde bir set var mı?

Bu bölgede yapılan arkeolojik kanıtlar, muhtemelen İskit akınlarının etkisi altında, MÖ 8. yüzyılın sonlarında Derbent tepesinde müstahkem (tahkim edilmiş, korunmuş) bir yerleşimin kurulduğuna işaret etmektedir. Bu yerleşim başlangıçta tepenin sadece daha korunaklı olan kuzeydoğu tarafını (yaklaşık 4-5 hektar) kapsıyordu, ancak MÖ 6.-4. yüzyıllarda tüm yüzeyi (yaklaşık 15 hektar) kaplayacak şekilde genişletildi. Bu yerleşimin duvarları yaklaşık 2 metre yüksekliğinde ve maksimum 7 metre kalınlığındaydı ve dönem boyunca tekrarlanan yıkım ve yeniden inşa kanıtları vardı. Bu dönem II. Kiros’un yaşadığı dönemle uyumludur. Arkeolojik çalışmalar İskit istilası öncesi de MÖ 9. ve 6. yüzyıllar arasında savunma amaçlı yapıların inşa edildiğini göstermiştir.

Kafkasya ve halkları isimli 1887 basım kitaptan; Derbent duvarı harita üzerinde gösterilmiştir. (Ölçek 1/360,000)

Kitaba göre duvar Derbent'in kendisinde başlar, Hazar Denizi'nin kıyısından sarp kayalık dağlara kadar uzanır. Yüzlerce adım genişliğindedir. Batıya doğru dik yükselen kayalık dağları genellikle dolambaçlı bir yönde izler. 600 metre ve daha fazla yüksekliğe kadar uzanan dağ sırasının iç kısımlarına doğru devam eder. Duvarın uzunluğu yaklaşık 60-70 kilometredir. Bu duvar güneyi kuzeyden ayırıyordu. Sadece güçlü bir halk ve enerjik bir hükümdar böyle bir yapı inşa edebilirdi.

Derbent geçidinin Pers İmparatorluğu’ndaki durumuyla ilgili bir çizim. (Pers İmparatorluğu'nda Derbent) başlıklı illüstrasyon. Jacob Peeters tarafından 1690 yılında yayımlanmıştır.



(Kehf) 18:93

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

hatta

ta ki

حَتَّىٰ

-

2

iza

zaman

إِذَا

-

3

belega

ulaştığı/vardığı

بَلَغَ

بلغ

4

beyne

arasına

بَيْنَ

بين

5

s-seddeyni

iki set

السَّدَّيْنِ

سدد

6

vecede

ve

وَجَدَ

وجد

7

min

مِنْ

-

8

dunihima

buldu ikisinin (iki seddin) astından

دُونِهِمَا

دون

9

kavmen

bir kavim

قَوْمًا

قوم

10

la

لَا

-

11

yekadune

olmazlar

يَكَادُونَ

كود

12

yefkahune

anlarlar

يَفْقَهُونَ

فقه

13

kavlen

bir söz

قَوْلًا

قول

2231|18|93|حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ بَيْنَ ٱلسَّدَّيْنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوْمًا لَّا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا
93. Hattâ izâ belega beynes seddeyni vecede min dûnihimâ kavmen lâ yekâdûne yefkahûne kavlâ(kavlen).