Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

Ta ki ulaştığı/vardığı zaman battığı yere Güneş’in; ve buldu onu (Güneş’i) uzaklaştı/çekip gitti/battı (Güneş) bir gözede/bir pınarda, bir çamur; ve buldu yanında onun (gözenin) bir kavim; dedik Ey Zülkarneyn! Ya ki azap edersin veya ki tutarsın onlara bir güzellik.

(Kehf) 18:86

Güneş’in battığı yer neresi?

Ayetler Zülkarneyn’in gözünden anlatılmaktadır. Bu nokta çok önemlidir. Arapça gramer açısından incelendiğinde görülür ki “belega magribeş şemsi (ulaştı, vardı Güneş’in battığı yere), “vecedehâ (buldu onu)” gibi fiillerin öznesi tekil, eril ve 3. şahıs olan Zülkarneyn’dir. Zülkarneyn de bir insan olduğuna göre yeryüzünde yaşayan bir insan Güneş’i nasıl görüyorsa ayetlerin de o şekilde gelmesi beklenir. Ayetleri iyi anlamak için kendimizi Zülkarneyn’in yerine koymamız ve ayetleri onun gözleri ile bakıyormuş gibi düşünmemiz gereklidir.

Bir hükümdar için Güneş’in battığı yer hükmettiği toprakların en batısıdır. Daha batıya gidemediği en batıdır. Gidemez çünkü daha batıda başka bir krallığın sınırları başlar. Zülkarneyn için Güneş’in battığı yer, Güneş’in Zülkarneyn’in hükümdarlığının en batı noktasında battığı yerdir. İlerleyen sayfalarda anlatılacağı üzere Zülkarneyn olduğunu tespit ettiğimiz kimsenin adının Güneş anlamına gelmesi de Yüce Allah’ın büyük bir işareti ve büyük bir mucizesidir. Bu kimse kendi adının battığı yani hükümdarlığının son bulduğu noktaya gitmiştir.

Yüce Allah'ın bir işareti;

Kiros adı, eski Farsça “Kūruš” adından türemiştir. Eski Yunan tarihçileri Ctesias ve Plutarhos, Kiros’un adının "Güneş gibi" (Khurvash) anlamında olduğunu belirtmişlerdir. Kuros Güneş demektir, vash eki ise benzerlik ekidir. Güneş'in Farsça ismi olan khor ile ilişkisine de dikkat çekerler. Kısacası Kiros’un kelime anlamı Güneş gibi demektir. Kiros’un adının Güneş gibi anlamına gelmesi Yüce Allah’ın ayetlerde neden Güneş’i özellikle işaret ettiğinin cevabını verir. 18:86 ayetinde “Ta ki ulaştığı/vardığı vakit battığı yere Güneş’in” buyrulmuştur. Bu ayet için iki farklı ancak benzer analiz yapılabilir:

1.     Güneş’in II. Kiros’un kendisini işaret ettiği düşünülürse anlaşılır ki Güneş’in ışıklarının kaybolup battığı yer Pers Kralı II. Kiros’un gücünün yettiği; hükmettiği toprakların en batısındaki yerdir.

2.     Güneş batı yönünden batıp kaybolduğu için Ahameniş İmparatorluğu'nun en batı noktası Güneş’in battığı yer olur.

Her iki analiz de doğrudur. Anlarız ki bu ayette geçen Güneş’in battığı yer Pers Kralı II. Kiros’un hükümdarlığının en batı noktasıdır. Bu yer de Ahameniş İmparatorluğunun en batıdaki satraplığı (eyaleti) olan Anadolu’daki Kapadokya’dır. Satraplık Ahameniş medeniyetinde ülke topraklarının idari birimlere, eyalet benzeri yapılara ayrılması durumudur. Perslerin imparatorluk yönetimini valiliklere bölmesi ve her bölgeye bir vali ataması olarak da adlandırabileceğimiz bir sistemdir. Satraplıkların her birinde bir Pers garnizonu bulunmaktaydı. Bu garnizonlar, bulundukları kavmin ya da ülkenin inançlarını ve geleneklerini devam ettirmelerinin garantisi olmuşlardır.

Anlıyoruz ki Zülkarneyn ve ordusu hükümdarlığının en batısına (Güneş’in battığı yere) doğru bir sefer yapmıştır. Hükümdarlığının en batısına (Güneş’in battığı yere) geldiğinde bir su havzası ve bir bataklıkla karşılaşmıştır.

Su havzası ve bataklık:

Ayette “ve buldu onu (Güneş’i) uzaklaştı/çekip gitti/battı (Güneş) bir gözede/bir pınarda, bir çamur” buyurulmuştur. Fî aynin hamietin geçişindeki aynin kelimesi göz (pınar, su kaynağı) anlamındadır. Hamietin kelimesi ise bir çamur demektir. Anlarız ki Zülkarneyn hükümdarlığının en batısına geldiğinde gün batımını görmüştür. Güneş ufuktan batarken Zülkarneyn onu seyretmiş olmalıdır. Güneş bir su havzası ve aynı zamanda bir bataklık olan bir yerin içine batıyormuş gibi görünmüş olmalıdır. Deniz kenarlarında nasıl ki Güneş ufuktan sanki denizin içine batıyormuş gibi görünür, Zülkarneyn de Güneş’i bir su havzası ve bataklığın içine batıyormuş gibi görmüş olmalıdır. Anlarız ki Zülkarneyn bir su havzası ve aynı zamanda bir bataklık olan yerin doğusundan bu yere yaklaşmıştır. Ayetlerin Zülkarneyn’in gözünden anlatıldığına lütfen dikkat edin.

Ahameniş İmparatorluğu'nun  en batı noktasında yani Kapadokya’da  bulunan bir göze (pınar) ve bataklık:

Lydia Kralı Kroisos (Croesus) Pers Kralı II. Kiros’un hükmettiği en batıya yani Ahameniş İmparatorluğu'nun en batı noktası olan Kapadokya'ya saldırdığı için II. Kiros kendisinin hükmettiği en batıya yani Güneş’in battığı yere ordusuyla birlikte ulaşmıştır (varmıştır). 

Zülkarneyn'in (II. Kiros) hükümdarlığını bittiği yerde Güneş'i ufuktan batarken görmüştür. 

Zülkarneyn'in en batıya olan seferi. Güneş'in battığı yer.

Anlarız ki Pers Kralı II. Kiros Kapadokya’ya geldiğinde büyük bir su havzası ve bataklıkla karşılaşmıştır. Ayette göze/pınar ve bataklık birlikte işaret edildiği için bu yer gerçekten büyük ve önemli bir yer olmalıdır. Pers Kralı II. Kiros ordusuyla birlikte doğu tarafından bu bölgeye yaklaştığında, batıya doğru baktığında ufukta bataklık alanlar içeren bu su havzasını görmüş olmalıdır. Öyle büyük olmalıdır ki Güneş ufuktan batarken bu bataklıklı su havzasına batıyormuş gibi görünmüş olmalıdır. 

Kapadokya bölgesinde böyle bir su havzası, bataklık bölge var mı?

Kapadokya bölgesinde, günümüz Kayseri’de bulunan Sultan Sazlığı tam da ayetteki işaret edilen göze, pınar ve bataklığın özelliğine uymaktadır. Sultan Sazlığı Yeşilhisar-Develi ovasının ortasında yer alır. Bu sulak alan, güney kesiminde sazlıklarla kaplı tatlı su bataklığı, kuzey kesiminde tuzlu Yay Gölü ve bu alanları çevreleyen arazilerden oluşmaktadır. Sultan Sazlığı sadece Türkiye’nin değil Orta Doğu ve Avrupa’nın en büyük ve en önemli sulak alanıdır. Sultan IV. Murat 1638-39 yıllarında Bağdat’ı ele geçiren Safevîlerin üzerine yürümüştür. Bu seferde ordusunu Sultan Sazlığı’nda 3 ay konaklatmıştır. Bu sazlığın adını bu olaydan aldığı rivayet edilir.

Sultan Sazlığı Avrupa ve Orta Doğunun en büyük sulak alanıdır. En büyük bataklığıdır.   

Tatlı ve tuzlu su eko sistemlerinin yan yana bulunduğu bu bölgede konaklayan kuş türlerinin sayısı 250 civarındadır. Develi kapalı havzasının en çukurunda yer alan Sultan Sazlığı tatlı, tuzlu ve hafif tuzlu açık su yüzeyleri, geniş sazlık ve bataklık alanlar içerir. Bu alanları çevreleyen bol miktarda sulak çayırlar yer almaktadır. Sultan Sazlığı’nın derinliği 2 metre civarındadır. Su seviyesi mevsimlere göre 40-60 cm kadar farklılık gösterir. Bu duruma bağlı olarak sazlığın yüzey alanı genişler veya daralır. Günümüzde bile bu bölgeyi besleyen akarsular üzerine barajlar yapılmış olsa bile bu bölge hâlen bataklık ve sazlık halinde olup çok büyük bir alanı kaplamaktadır. Milli park olarak korumaya alınan bu sazlığın yüzölçümü 243,6 km2dir.

Sultan Sazlığı’nda Güneş’in batışı; Güneş sanki bir gözeye, sulak alana batıyormuş gibi görünmektedir. Bir atın üstüne olabilen II. Kiros Güneş'i Sultan Sazlığından batarken görmüştür.

Zülkarney Güneş'i bir balçığa, bataklığa batarmış gibi gördü.

Su havzası yanında bulunan kavim: Kapadokyalılar

18:86 ayetinde “ve buldu yanında onun (gözenin) bir kavim” buyrulmuştur. Anlarız ki Sultan Sazlığı’nın yani sulak gözenin/pınarın yanında bir kavim vardır. Bu kavim/toplum Kapadokyalılardır. Aşağıdaki resimde Kapadokya Krallığı görülmektedir. Lydia Krallığı ile Media Krallığı MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde karşılıklı barış yapmışlardı. Yapılan barışla Kızılırmak nehri iki krallık arasında sınır kabul edilmişti. Kızılırmak nehrinin doğusu Medlerin bir eyaleti şeklinde Kapadokyalılara bırakılmıştı. O dönemde günümüz Yozgat şehrinin Pteria bölgesi Kapadokya’nın başkentiydi.

Bataklık yanında bulunan bir kavim. Kapadokyalılar.

Kapadokya bölgesinde yaşayan bu kavme zulmeden kimse kimdir?

Kapadokya bölgesinde yaşayan bu kavme yani Kapadokyalılara acımazca ve haksız şekilde zulmeden kimse yukarıda anlatıldığı üzere Lydia Kralı Kroisos’tur. Bu zulmü durdurmak için ülkesinin en batısına yani Güneş’in battığı yere gelen II. Kiros’a (Zülkarneyn’e) 18:86 ayetinden anladığımıza göre Yüce Allah şu şekilde vahyetmiştir: “Dedik Ey Zülkarneyn! Ya ki azap edersin veya ki tutarsın onlara bir güzellik”. Görüldüğü üzere Zülkarneyn’in önünde 2 seçenek vardır. 1. seçenek zulme karşı çıkmayarak Kapadokyalıların köleleşmesine yani zulme uğramasına dolaylı olarak katkıda bulunmak; dolayısı ile o kavme zulmetmek. Ya da güzel bir yol tutup Kapadokyalıları Lydia Kralı Kroisos’un zulmünden kurtarmak. Bu ayeti iyi anlayamayanlar Zülkarneyn’e masum insanlara, dilediği kavme zulmetme yetkisi verilmiş sanmışlardır. Bu mümkün değildir. Yüce Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik olmaz. Hiçbir resûl masum insanlara zulmetmez, edemez. Aksi takdirde resûl olmaz. Bu ayet mantık ve akıl ile okunduğunda durum netleşir. Zulme uğrayan bir kimseye veya topluma karşı tavır almamak o kimseye veya topluma zulmetmek demektir. 18:87 ayetinden anlıyoruz ki Zülkarneyn bir peygambere yakışanı yapmıştır. Zulme uğramış Kapadokya halkını zulümden kurtarma kararı almıştır.

 


(Kehf) 18:86

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

hatta

ta ki

حَتَّىٰ

-

2

iza

zaman

إِذَا

-

3

belega

ulaştığı/vardığı

بَلَغَ

بلغ

4

megribe

battığı yere

مَغْرِبَ

غرب

5

ş-şemsi

Güneş’in

الشَّمْسِ

شمس

6

vecedeha

ve buldu onu (Güneş’i)

وَجَدَهَا

وجد

7

tegrubu

uzaklaştı/çekip gitti/battı (Güneş)

تَغْرُبُ

غرب

8

fi

فِي

-

9

aynin

bir gözede/bir pınarda

عَيْنٍ

عين

10

hamietin

bir çamur

حَمِئَةٍ

حما

11

ve vecede

ve buldu

وَوَجَدَ

وجد

12

indeha

yanında onun (gözenin)

عِنْدَهَا

عند

13

kavmen

bir kavim

قَوْمًا

قوم

14

kulna

dedik

قُلْنَا

قول

15

ya za

يَاذَا

-

16

l-karneyni

ey Zülkarneyn!

الْقَرْنَيْنِ

قرن

17

imma

إِمَّا

-

18

en

أَنْ

-

19

tuazzibe

ya ki azap edersin

تُعَذِّبَ

عذب

20

veimma

veya

وَإِمَّا

-

21

en

ki

أَنْ

-

22

tettehize

tutarsın

تَتَّخِذَ

اخذ

23

fihim

onlara

فِيهِمْ

-

24

husnen

bir güzellik

حُسْنًا

حسن

2224|18|86|حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ ٱلشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِى عَيْنٍ حَمِئَةٍ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوْمًا قُلْنَا يَٰذَا ٱلْقَرْنَيْنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمْ حُسْنًا
86. Hattâ izâ belega magribeş şemsi vecedehâ tagrubu fî aynin hamietin ve vecede indehâ kavmâ(kavmen), kulnâ yâ zel karneyni immâ en tuazzibe ve immâ en tettehıze fîhim husnâ(husnen).