Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Kehf) 18:21

Ve işte böyledir; tökezlettik/düşürdük/rastlattık* onların üzerine; bilmeleri için ki Allah'ın vaadi haktır/gerçektir; ve doğrusu saat470; yoktur şüphe onda; münazara ettikleri zaman kendi aralarında onların işlerini; öyle ki dediler: “Bina edin onların üstüne bir bina; Rableri bilir onlar hakkında; onların işine galip gelmiş kimseler dedi: “Mutlaka yaparız onların üzerine bir mescit16**.”

-470-470Kıyamet. Evrenin uzay zaman kumaşının karanlık enerjinin aşırı üflemesi sonucu yırtılması ve evrenin hızla şişirilen (Sur'a üfleme) bir balonun patlaması gibi parçalanması. Yırtıklar ışık hızında tüm evrene yayılacaktır. Parçalanan evren yerçekimi kuvvetiyle tekrar tekillik haline dönecektir. -16-

16Beynin (bedenle veya bedensiz) diz çöküp boyun eğdiği her yer.

*Başka insanların gençlere rastlaması.

**Kilise.

Bu ayette mağara yoldaşları olan gençlerin mağara dışına çıkıp insanlarla karşılaşmaları konu edilmektedir. Bu gençlerin insanlarla karşılaştırılması da elbette boşuna değildir. Yüce Allah'ın vaadinin hak ve gerçek olduğunu insanlar elbette görecektir. Yüce Allah “saatin” geleceğini de vaat etmektedir. Mutlak ki evren de bir zaman gelip yer çekimi marifetiyle yok olacak ve ilk yaratılıştaki tekillik hâline döndürülecektir.

Gençlerin başlarına daha sonra ne geldiği ayette bizlere bildirilmemiştir. Ayetten anlaşılır ki zaman yolculuğu yapmış olan gençlerle karşılaşan insanlar bir mucizeye tanık olduklarını anlamışlardır. Tartışmalar sonucunda gençlerin bulunduğu mağaranın üstüne kendi dinlerine özgü bir teslim olma mekânı (mescid) yapmışlardır.

(Kehf) 18:21

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

ve kezalike

Ve işte böyledir

وَكَذَٰلِكَ

-

2

ea'serna

tökezlettik/düşürdük/rastlattık

أَعْثَرْنَا

عثر

3

aleyhim

onların üzerine

عَلَيْهِمْ

-

4

liyea'lemu

bilmeleri için

لِيَعْلَمُوا

علم

5

enne

ki

أَنَّ

-

6

vea'de

vaadi

وَعْدَ

وعد

7

llahi

Allah'ın

اللَّهِ

-

8

hakkun

hak/gerçek

حَقٌّ

حقق

9

ve enne

ve doğrusu

وَأَنَّ

-

10

s-saate

saat

السَّاعَةَ

سوع

11

la

yoktur

لَا

-

12

raybe

şüphe

رَيْبَ

ريب

13

fiha

onda

فِيهَا

-

14

iz

zaman

إِذْ

-

15

yetenazeune

münazara ettikleri

يَتَنَازَعُونَ

نزع

16

beynehum

kendi aralarında

بَيْنَهُمْ

بين

17

emrahum

onların işlerini

أَمْرَهُمْ

امر

18

fe kalu

öyle ki dediler

فَقَالُوا

قول

19

bnu

bina edin

ابْنُوا

بني

20

aleyhim

onların üstüne

عَلَيْهِمْ

-

21

bunyanen

bir bina

بُنْيَانًا

بني

22

rabbuhum

Rableri

رَبُّهُمْ

ربب

23

ea'lemu

bilir

أَعْلَمُ

علم

24

bihim

onlar hakkında

بِهِمْ

-

25

kale

dedi

قَالَ

قول

26

ellezine

kimseler

الَّذِينَ

-

27

galebu

galip gelmiş

غَلَبُوا

غلب

28

ala

عَلَىٰ

-

29

emrihim

onların işine

أَمْرِهِمْ

امر

30

lenettehizenne

Mutlaka yaparız

لَنَتَّخِذَنَّ

اخذ

31

aleyhim

yaparız onların üzerine

عَلَيْهِمْ

-

32

mesciden

bir mescit/bir teslim olma yeri.

مَسْجِدًا

سجد

2159|18|21|وَكَذَٰلِكَ أَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ لَا رَيْبَ فِيهَآ إِذْ يَتَنَٰزَعُونَ بَيْنَهُمْ أَمْرَهُمْ فَقَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ عَلَيْهِم بُنْيَٰنًا رَّبُّهُمْ أَعْلَمُ بِهِمْ قَالَ ٱلَّذِينَ غَلَبُوا۟ عَلَىٰٓ أَمْرِهِمْ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيْهِم مَّسْجِدًا
21. Ve kezâlike a’sernâ aleyhim li ya’lemû enne va’dallâhi hakkun ve ennes sâate lâ reybe fîhâ, iz yetenâzeûne beynehum emrehum fe kâlûbnû aleyhim bunyânâ(bunyânen), rabbuhum a’lemu bihim, kâlellezîne galebû alâ emrihim le nettehızenne aleyhim mescidâ(mesciden).