Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Kehf) 18:13

Biz; kıssa430 haline getirdik sana haberini onların gerçekle/hakla; doğrusu onlar Rablerine4 inanmış gençlerdi; ve ziyade ettik/artırdık onlara hidayeti.

-430-430Anlatı, öykü.-4-

4Efendi, komuta eden.

Anlarız ki Kur’an’ın indiği dönemde de (MS 610-633) mağara yoldaşlarıyla ilgili çok sayıda yalan yanlış bilgi vardır. Gerçekten de Hristiyan kaynaklarına bakıldığında farklı bilgilerin varlığı görülür. Kıssa ilk olarak 5-6. yüzyılda Suruç (Urfa ilinin ilçesi) Piskoposu Mor Yakup ‘Jacob of Serugh’ (MS 451-521) tarafından anlatılmıştır. İlk anlatım Süryanicedir.  İlk anlatım doğuya ve batıya yayılarak dilden dile dolaşmış, farklı dillere çevrilmiş ve farklılaşma yaşamıştır. Tourslu Gregor (MS 538-594) “Passio Septem Dormientum” isimli eserinde Süryanice olan metni Latinceye çevirmiştir. 

Kur’an’ın vereceği bilgiler tartışmasız şekilde haktır, gerçektir. Yüce Allah Kur’an’la son noktayı koyacağını, hak (gerçek) neyse ortaya çıkaracağını bildirmiştir. Mağara ve yazıt/rakam yoldaşlarıyla ilgili hak bilgiyi Rabb’imiz bizlere kıssalaştırarak verecektir.

Bu gençlerin yüce Allah katında kıymetli bir yere sahip oldukları bizzat yüce Allah’ın kendisi tarafından bildirilmiştir. Yüce Allah bu gençlere hidayeti artırdığını yani doğruyla yanlışı ayırabilme yetisi verdiğini bizlere bildirmektedir.

(Kehf) 18:13

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

nehnu

biz

نَحْنُ

-

2

nekussu

kıssalaştırdık/anlattık

نَقُصُّ

قصص

3

aleyke

sana

عَلَيْكَ

-

4

nebeehum

haberini onların

نَبَأَهُمْ

نبا

5

bil-hakki

gerçekle/hakla

بِالْحَقِّ

حقق

6

innehum

doğrusu onlar

إِنَّهُمْ

-

7

fityetun

gençlerdi

فِتْيَةٌ

فتي

8

amenu

inanmış

امَنُوا

امن

9

birabbihim

Rablerine

بِرَبِّهِمْ

ربب

10

ve zidnahum

ve ziyade ettik/artırdık onlara

وَزِدْنَاهُمْ

زيد

11

huden

hidayeti

هُدًى

هدي

2151|18|13|نَّحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِٱلْحَقِّ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ ءَامَنُوا۟ بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَٰهُمْ هُدًى
13. Nahnu nakussu aleyke nebeehum bil hakk(hakkı), innehum fityetun âmenû bi rabbihim ve zidnâhum hudâ(huden).