Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Yusuf) 12:100

Ve yükseltti (Yusuf) ana-babasını tahtın üstüne; ve kapandılar ona secde12 edenler (olarak)”; ve dedi: “Ey babam! İşte bu; tevilidir401 önceki rüyamın; muhakkak yaptı onu (rüyayı) Rabbim bir hak/gerçek; ve muhakkak güzellik yaptı (Allah) bana; çıkardığı zaman beni zindandan; ve getirdi sizleri çölden; ki şeytânın29 benim aramla ve kardeşlerim arasına nifak sokması sonrasında; doğrusu Rabbim4 Latîf'tir40 dilediği için; doğrusu O; O’dur Alîm8; Hakîm9.

-12-

12Beynin (bedenle veya bedensiz) diz çöküp boyun eğmesi.

-401-401Yorumlamak, mana vermek, anlamlandırmak.-29-

29Saptıran, bozan, uzaklaştıran her şey için kullanılan bir kavramdır. En büyük şeytân İblîs'tir. Onun soyları olan, paralel evrenden kalp ve beyin hücrelerimize kuantum seviyesinde fısıldayarak insanları saptıran cinler de bir şeytândır. İnsanlardan bir kimse de şeytân olabilir. Haktan/gerçekten saptırmışsa; doğru olanı bozmuşsa, doğrudan uzaklaştırmışsa o şey Kur'an'a göre şeytândır. Kur'an'dan saptıran, Kur'an'ı anlamını bozan söylenti/hadis kitapları da birer şeytândır. Güneş'ten çıkan kozmik parçacıklar da DNA gibi organik molekülleri bozduğu için Rabbimiz tarafından şeytanlar olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle geçtiği ayete göre anlam verilmelidir.

-4-

4Efendi, komuta eden.

-40-

40Kibar, ince, yumuşak.

-8-

8Bilen.

-9-

9Bilge/bilgelikle hükmeden.

(Yusuf) 12:100

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

ve rafea

ve yükseltti

وَرَفَعَ

رفع

2

ebeveyhi

ana-babasını

أَبَوَيْهِ

ابو

3

ala

üstüne

عَلَى

-

4

l-arşi

tahtın

الْعَرْشِ

عرش

5

ve harru

ve kapandılar

وَخَرُّوا

خرر

6

lehu

ona

لَهُ

-

7

succeden

secdeler (-le)/diz çöküp boyun eğmeler (-le);

سُجَّدًا

سجد

8

ve kale

ve dedi

وَقَالَ

قول

9

ya ebeti

ey babam

يَاأَبَتِ

ابو

10

haza

işte bu

هَٰذَا

-

11

te'vilu

tevilidir/yorumudur

تَأْوِيلُ

اول

12

ru'yaye

rüyamın

رُؤْيَايَ

راي

13

min

مِنْ

-

14

kablu

önceki

قَبْلُ

قبل

15

kad

muhakkak

قَدْ

-

16

cealeha

yaptı onu

جَعَلَهَا

جعل

17

rabbi

Rabbim

رَبِّي

ربب

18

hakkan

bir hak/gerçek

حَقًّا

حقق

19

ve kad

ve muhakkak

وَقَدْ

-

20

ehsene

güzellik yaptı

أَحْسَنَ

حسن

21

bi

bana

بِي

-

22

iz

zaman

إِذْ

-

23

ehraceni

çıkardı beni

أَخْرَجَنِي

خرج

24

mine

-dan

مِنَ

-

25

s-sicni

zindan-

السِّجْنِ

سجن

26

ve ca'e

ve getirdi

وَجَاءَ

جيا

27

bikum

sizleri

بِكُمْ

-

28

mine

-den

مِنَ

-

29

l-bedvi

çöl-

الْبَدْوِ

بدو

30

min

مِنْ

-

31

bea'di

sonradan

بَعْدِ

بعد

32

en

ki

أَنْ

-

33

nezega

nifak soktu

نَزَغَ

نزغ

34

ş-şeytanu

şeytan

الشَّيْطَانُ

شطن

35

beyni

benim aramla

بَيْنِي

بين

36

ve beyne

ve arasına

وَبَيْنَ

بين

37

ihveti

kardeşlerim

إِخْوَتِي

اخو

38

inne

doğrusu

إِنَّ

-

39

rabbi

Rabbim

رَبِّي

ربب

40

letifun

latiftir/kibardır/incedir/yumuşaktır

لَطِيفٌ

لطف

41

lima

için

لِمَا

-

42

yeşa'u

dilediği

يَشَاءُ

شيا

43

innehu

doğrusu O

إِنَّهُ

-

44

huve

O’dur

هُوَ

-

45

l-alimu

alîm/bilen

الْعَلِيمُ

علم

46

l-hakimu

hakîm/bilge

الْحَكِيمُ

حكم

1694|12|100|وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى ٱلْعَرْشِ وَخَرُّوا۟ لَهُۥ سُجَّدًا وَقَالَ يَٰٓأَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُءْيَٰىَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّى حَقًّا وَقَدْ أَحْسَنَ بِىٓ إِذْ أَخْرَجَنِى مِنَ ٱلسِّجْنِ وَجَآءَ بِكُم مِّنَ ٱلْبَدْوِ مِنۢ بَعْدِ أَن نَّزَغَ ٱلشَّيْطَٰنُ بَيْنِى وَبَيْنَ إِخْوَتِىٓ إِنَّ رَبِّى لَطِيفٌ لِّمَا يَشَآءُ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ
100. Ve refea ebeveyhi alel arşı ve harrû lehu succedâ(succeden), ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâ(hakkan), ve kad ahsene bî iz ahrecenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ’(yeşâu) innehu huvel alîmul hakîm(hakîmu).