Şerefli Kur'an'ın Türkçe Meali; Prof. Dr. İbrahim Esinler'in teviliyle...

(Mâûn) 107:7

Ve mâni olurlar mâûna120.

-120-

120Her türlü maddi iyilik.

Sureye ismini veren ‘ٱلْمَاعُونَ’ ‘l-mâûn.’ kelimesi her türlü maddi yardım/destek/iyilik demektir. Topluma gelecek olan maddi destek demektir. Kamu/toplum açısından bakıldığında ilk akla gelen ‘l-mâûn’ zekâttır. Zekât vergi demektir. Kamu yönetimi ihtiyacına göre zekât oranı belirler. Gelir elde eden kimseler bu gelirlerinin belirli bir oranını toplumun hakkı olarak yönetime verirler. Yönetimin görevi bu zekâtların doğru şekilde toplanması ve doğru şekilde harcanmasıdır. Ayetlerde işaret dilen müşrik insanların bir diğer özelliği de ‘l-mâûn’ olarak isimlendirilen, topluma dönecek olan her türlü maddi iyiliğe engel olmalarıdır. Bu engelleme 2 açıdan incelenebilir;

• Yöneticiler açısından.

• Zekât-vergi veren kimseler açısından.

Uydurulmuş dinde zekât tam olarak saptırılmıştır. Müşriklerin zekât şu şekildedir; bir kimse 1 yıl boyunca elde edilen gelirinden tüm giderlerini düşer. Geri kalan paradan 1 yıllık geçimini ayırır. O sene yeni bir Ferrari araba almış ise (binek) onu da gidere yazar. 3 yıl önce almış olduğu 20 milyonluk villanın (barınak) kredilerini de düşer. Bankalara borçlanarak başka evler de alır. Hep borçludur. Ancak elinde az bir para kalırsa onun 1/40’ını zekât olarak verir. Toplumun hakkı olarak. İşte Yüce Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliği bu şekilde bırakıyor. Uydurulmuş dinde bu şekilde. Bakın topluma gidecek olan maddi iyilik/destek/yardım (l-mâûn) nasıl engellendi.

Peki gerçek dinimiz olan sadece Kuran’da Yüce Allah bizlere ne buyuruyor? Zekât gelir elde edilir edilmez verilir. O geliri elde etmek için için önceden bir harcama yapılmış ise elbette o miktar gider olarak düşülür. Ferrari araba ve lüks villa maalesef düşülemiyor:) . Kalan gelirin %20’si yani 1/5'i zekât olarak verilir. Yüce Allah gelirlerden toplum için verilecek oranı 1/5 olarak belirlemiştir.

Yüce Allah 8:41 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

8:41 Ve bilin ki; bir şeyden ganimet aldığınız; o durumda ki onun beşte biri Allah için ve resûlü için; ve içindir yakınlık sahipleri ve yetimler ve miskinler ve yolun oğlu; eğer olmuşsanız inanmış Allah'a ve kulumuz üzerine indirdiğimize-ayrılma (hak ile batılın) günü; iki topluluğun karşılaştığı gün-; ve Allah her bir şey üzerine güç yetirendir.

Can pahasına alınan ganimetlerin bile tamamı ganimet elde eden kimseye kalmıyor. Toplumun hakkı olan 1/5 oranı hemen verildikten sonra kalan ganimet elde eden kişiye veriliyor. 1/5 olan toplumun hakkı hemen veriliyor. 1 sene/yıl bekledikten sonra değil.

8:41 ayetini akıl ve mantık ile okuduğumuzda açık ve net olarak anlarız ki elde ettiğimiz her gelirin 1/5 oranını topluma tekrar ulaştıracağız. Topluma geri vereceğiz. Zekât olarak yani vergi olarak vereceğiz. Kamu yönetimi o gelir kaleminden vergi almıyorsa o durumda yine elde ettiğimiz gelirin 1/5 oranını toplumdaki ihtiyaç sahiplerine dağıtacağız. Buna sadaka denir. Diyelim ki bahçemizden 100 kilo domates elde ettik. Bu gelirin vergisi olmayacağı için bu domatesin 1/5 oranı olan 20 kiloyu yakın çevremizdeki ihtiyacı olan insanlara dağıtacağız. Toplumun hakkını vermeliyiz. Domatesleri toplar toplamaz bu 1/5 oranı hemen verilmelidir.

Detaylı okuma aşağıdaki makalelerden yapılabilir;

Sadaka nedir?

İnfak nedir?

Zekât nedir?

Kamuya verilen verginin (zekâtın) oranı ne olmalı? Kuran’da bir işaret var mı?

Vergi oranı kamu yönetiminin gücüne göre değişebilir elbette. Çok zengin bir ülke söz konu ise (petrol zengini ülkeler gibi) kamu yönetimi halktan vergi almayabilir bile. Ancak kamu yönetimi toplumun ihtiyaçlarını karşılayamıyor ise elbette vergi alacaktır.

Zekât’ı/vergiyi vermemeye çalışanlar;

Günümüzde de yukarıdaki ayetlerde anlatılan insanları her yerde görebilirsiniz. Vergi vermemek için bin takla atarlar. Fatura kesmezler. Her sene araba değiştirirler ki vergiden düşelim diye. Her şeyi gider göstermeye çalışırlar. Daha da ileri gidenler sahte fatura bile kullanır. Böylece toplumdaki ihtiyaç sahiplerine ulaşacak olan mâûnu engellerler.

Toplanan zekâtı/vergiyi toplumdaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayan yöneticiler;

Bu kesimin yatacak yeri yoktur. Toplumdan elde edilen emanet vergi gelirlerini toplumun faydasına değil de lüks konutlara (kamu binaları), lüks taşıtlara (makam arabaları, uçaklar, gemiler vb.) harcayanlar surenin tam olarak muhataplarıdır. İsraf büyük günahtır. Ülkesinde açlık sınırında yaşayan insanlar varken, elde edilen vergilerin bu kimselere ulaştırılmasını sağlamayan kamu yöneticileri ahirette kesinlikle hesap veremeyeceklerdir. Düzgün bir kamu yönetici kadrosu vergilerin doğru yerlere ulaşmasını garanti etmelidir. Toplanan vergilerin tek bir kuruşunun bile doğru yere, doğru şekilde harcandığını takip etmelidir. Örneğin; ihaleye süreçlerinde toplumun aleyhine olabilecek en ufak bir kayba neden olmamalıdır. Göz yummamalıdır. Asla ve asla rüşvet almamalıdır.

Kamu yöneticilerinin en önemli ve ilk amacı ülkelerinde açlık sınırı altında, miskin olarak yaşayan tek bir insan bırakmamak olmalıdır.

107:7 ayetinin mesajı evrenseldir. Bir kimse sabah yatağından kalktığında acaba bu gün mâûnun (her türlü maddi iyiliğin) ihtiyacı olanlara gitmesini engelliyor muyum diye kendisine sormalıdır.

(Mâûn) 107:7

  # 

     Kelime    

    Anlam    

    Arapça    

 Kök 

1

ve yemneune

ve mâni olurlar

وَيَمْنَعُونَ

منع

2

l-maune

maddi anlamda iyiliğe

الْمَاعُونَ

معن

6202|107|7|وَيَمْنَعُونَ ٱلْمَاعُونَ
7. Ve yemneûnel mâûn(mâûne).